Tartışma Varsa Sorun Yok Demektir!

Kendi benliklerini yok sayıp, karşı tarafın "huyunu-suyunu" benimseyenlerin içinde bulunduğu ruh halini International Hospital''dan Psikolog Ferahim Yeşilyurt ile konuştuk. Yeşilyurt "Sürekli olarak karşınızda-kiyle aynı şeyi düşünemezsiniz. Farklı fikirle¬rin tartışıldığı ilişki sağlıklıdır. Hiç tartışma olmaması önemli bir sorunun habercisidir" diyor...

Kişi neden kendi duygularını yok sayıp partnerinin hissettikleri kendine aitmiş gibi hareket eder?

Özellikle bağımlı ilişkilerde sıklıkla gördüğümüz bir durumdur bu. Bağımlılık özgüven eksikliği ile paralel giden bir tablodur. Bağımlı olan kişi, karşısındaki kişiyi yüceltir. Hatta, bu yüceltme çoğu zaman karşı tarafta kötü etkilere yol açabilir. İlişkide bağımlı olan taraf, eşini kaybetmekten öylesine korkar ki onu kaybetmemek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışır. Kendi istek ve ihtiyaçlarını önemsemeden karşı tarafın isteklerine odaklanır. Onun sevdiği yemekler, düzenlemeler, planlar, tercih edilir. Bu sayede eş elde tutulmaya çalışılır. Nietzsche köleleştiren tutku için şöyle der; "Sahip olduğuna dair daha ince kanıtlar ister kişi. Bize verdiklerini değil, aynı zamanda bizim için nelerden vazgeçebildiğin! görme arzusudur." Dolayısıyla köleleştiren aşk aynı zamanda tüketen bir aşktır da.

Kendi benliğini var etmeden ilişki sürdürmek doğru mu?

Bağımlı yaşanan bir ilişki bir süre sonra iki kişi için de keyifsiz hâle gelecektir. İlişkinin bağımlı olan tarafı sürekli fedakârlık yaptığını düşündüğü için eşinden de kendisi için bazı fedakârlıklarda bulunmasını beklemeye başlar. Bu gerçekleşmeyince de tartışmalar kaçınılmaz olur. Diğer eş ise böyle bağımlı bir ilişki yaşamaktan dolayı keyifsizleşebilir. Her ne kadar tüm istekleri karşılansa da ilişki artık kazanılmış bir zafer gibidir. Bu durum ilişkinin heyecanını ve zindeliğini azaltacaktır. Bağımlılık nedeniyle birlikte olan pek çok çift var çevremizde. Burada tekrar vurgulanması gereken ana fikir, kadının veya erkeğin özgüven eksikliğidir.

İlişkilerde taraflardan birinin sürekli olarak "kabullenen" olmasının sakıncaları neler?

Bir ilişkide sürekli biri kabullenen durum-daysa kendi isteklerini sürekli olarak erteliyor demektir. Ancak hiç kimse isteklerini ömür boyunca erteleyemez. Bir süre sonra bu istekler tartışma, kızgınlık ya da psikosomatik sorunlar olarak kendisini gösterecektir. Diğer taraftan yaşamdan keyif alabilmenin en önemli yolu kendi isteklerimiz doğrultusunda kararlar alabilmektir. Bu durumun sürekli olarak engellenmesi kişinin ruhsal sorunlar yaşamasına neden olabilir.

Karşınızdaki insan kendi istek ve arzularını mı ortaya koyuyor yoksa tercihlerinize koşulsuz uyum mu sağlıyor, bu nasıl anlaşılır?

Eğer karşınızdaki kişi ile sürekli olarak aynı şeylerden hoşlanıyor ve her zaman aynı fikirde oluyorsanız durup bir düşünmek gerekir. Çünkü sürekli olarak bir başkası ile aynı şeyi düşünemezsiniz. Diğer bir nokta da ara sıra tartışmaların olmasıdır. İki kişi her konuda aynı şeyi düşünüp isteyemeyeceğinden, tartışmaların olması kaçınılmazdır. Eğer hiç tartışma olmuyorsa bu durum ilişkide önemli bir sorunun habercisi olabilir.

Kadınlarda daha mı fazla görülüyor bu durum?

Kadınlarda sevmekten çok sevilme ihtiyacı daha ön plandadır. Bu nedenle daha fazla bağımlı ilişki yaşıyorlar. Diğer taraftan aileye bağımlı, ayakları üzerine basa-mayan, özgüveni düşük çok sayıda kadını da unutmamak gerekiyor. Bu kişilerde bağımlı aşkları daha sık görüyoruz.

Bu durumdan kurtulmak için ne yapmak gerekir?

Bazen bağımlılık ilişkisi karşılıklı ihtiyaçların karşılanması şeklinde de gerçekleşebilir. Örnek verecek olursak; yoğun ilgi beklentisi içinde olan histriyo-nik kişilik yapısı ile anti-sosyal kişilikler, bu konuda iyi bir ikili oluştururlar. Anti-sosyallerin yaptığı güç gösterileri (vurma, kırma, yaralama v.b) ya da riskli davranışlar, "senin için kendimi öldürürüm" gibi sözler, intihar girişimleri, histriyonik kişilikler için bir ilgi davranışı olarak yorumlanır ve bu ilişki çevredekilerin şaşkın bakışları içinde sallantılarla sürer gider. Oysa, bağımlılık ilişkisi; özgüven geliştirilmesi, kişilerarası ilişkilerin geliştirilmesiyle değiştirilebilir. Ancak bu durum, uzun süreli psiko-terapiyi gerektirebilir. Ayrıca kişinin mutlaka bir sosyal yaşantısı olmalıdır, is yaşamı ya da çevre ile ilişkileri olabilir. Tek sosyal yaşantısı aşkı ise, zater problem var demektir.

Bu röportaj Haberturk'de yayınlanmıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder